Milletvekili Kurt’tan İliç Maden Kazasında Terleten Sorular
Milletvekili Kurt, “Her zaman önce insan, önce çevre ve doğa, sonra güvenli madencilik diyoruz. Bir can dünyaya bedel, yani buradaki hiçbir milletvekili arkadaşımız, hiçbir vatandaşımız bir can kaybına tahammül edemez.
Anagold Firmasına sormak istiyorum;
Kaza öncesinde kaç tane jeoradar vardı? Kazadan önce kaç sismik ve radar ölçüm cihazınız vardı? Dünya standartlarında bu tür bir sahada kaç radar bulunması gerekiyor
Burada ne yapmış olsaydık bu kaza meydana gelmezdi?
İliç sahasında düşük oranda ve kalitesiz çimento kullanıldığı iddia ediliyor, çatlaklara ilişkin risk değerlendirme raporlarında herhangi bir tespitiniz var mı ya da tespit öneri defterinde buna ilişkin iş güvenliği uzmanları tarafından yapılan tespitler ve şirket tarafından yapılan iyileştirmeler mevcut mu?
Daha önceki tecrübeli personelin maliyet düşürülmesi için işten çıkarıldığı ve tecrübesiz, liyakatsiz teknik ekiplerin çalıştırılmasından dolayı bu kazanın meydana geldiği iddiaları var, personelin tecrübesi ve yetkinliği var mı?
Derelere, nehirlere, toprağa herhangi bir kimyasal veya siyanür, başka bir tehlikeli madde veya ağır metal ulaşmış mıdır?”
Milletvekili Kurt Komisyonda yaptığı konuşmada;
“Tabii, hepimizi üzen, elem veren büyük bir faciayı yaşamış olduk. Benim de birtakım sorularım var. Sayın Başkanım, ben maden sahasını gezdim, bütün Komisyon üyelerimiz gezdi ve öyle yüzde 11 eğim falan yok, kusura bakmayın, nasıl yüzde 11 tespit ettiniz bilmiyorum ama ben aynı zamanda iş güvenliği uzmanıyım, dolayısıyla da maden sahasındaki eğimin çok daha fazla olduğu görüşündeyim.
Kenan Öz telefonundan şirket yönetimine bir sahada sıkıntı olduğu yönünde mail atıldığı iddiaları var, doğru mudur?
İliç sahasında düşük oranda ve kalitesiz çimento kullanıldığı iddia ediliyor yani özellikle sahada -siz daha iyi biliyorsunuz- liç sahasında çimento kullanılıyor. Bu, standartlara uygun mudur, yeterli midir kullanılan, kalite olarak da uygun mudur?
Çöpler sahasında teknik personelin tecrübesi nedir? Sahada gözlemlerimizi yaptığımız gibi aynı zamanda halkla da buluştuk, çeşitli yerleri ziyaret ettik ve bize halkın, vatandaşların, orada çalışıp da o gün çarşıda veya sağda solda karşılaştığımız insanlar daha önceki tecrübeli personelin maliyet düşürülmesi için işten çıkarıldığı ve tecrübesiz, liyakatsiz teknik ekiplerin çalıştırılmasından dolayı bu kazanın meydana geldiği iddiaları var.
Yine, jeoradar kaç taneydi? “4 radar var.” diyorsunuz. Daha önce kaç tane jeoradar vardı? Dünya standartlarında, siz dünyanın birçok yerinde belki bu şekilde liç yöntemiyle altın madenciliği yapıyorsunuz, dünyanın diğer ülkelerinde bu büyüklükteki bir saha için kaç jeoradar var? Bu tespit edilen görüntüleri kim değerlendiriyor? Yani orada görüntüleri değerlendirecek teknik bilgi ve donanıma sahip çalışan var mıdır?
Yine, bu madende kullanılan üretim prosesi ve iş güvenliği önlemleri sizlerin yurt dışındaki diğer ülkelerdeki örneğin Kanada’da, Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya gibi ülkelerle aynı mıdır, farklı prosesler var mıdır?
Yani Başkanın sorduğu soruyu ben tekrar etmek istiyorum. Burada ne yapmış olsaydık bu kaza meydana gelmezdi? Yani kazanın meydana gelmemesi için alınması gereken hangi önlem eksik olduğu için bu kazaya duçar olduk?
Yine, bu kazayla ilgili kamuoyunda en çok eleştiri yapılan konuların başında siyanür kullanımı geliyor. Yurt dışındaki altın madenlerinde de aynı oran ve proseslerde siyanür ve diğer tehlikeli kimyasalları kullanıyor musunuz, Türkiye’ye özgü müdür ve yurt dışında özellikle bu proseslerde üretim yapılırken liç sahalarındaki yükseklik ve eğim çöpler sahasındakine benziyor mu veya çöpler sahasındaki eğime benzer bir liç sahasında üretiminiz var mıdır?
Derelere, nehirlere, toprağa herhangi bir kimyasal veya siyanür, başka bir tehlikeli madde veya ağır metal ulaşmış mıdır? Bununla ilgili çalışmalara katılıyor musunuz, destek veriyor musunuz?
Yine, çatlak tespiti yapıldığı ve çalışanlara mail yoluyla, özellikle sadece beyaz yakalı çalışanlara mail yoluyla duyurulduğu konusunda iddialar var, mavi yaka çalışanlara herhangi bir Whatsapp veya mail veya SMS gibi veya başka bir telefon, çağrı, anons gibi bir duyuru yapılmadığı yönünde mavi yaka çalışanların yakınları tarafından iddialar var. Beyaz yaka ve mavi yaka ayrımı yapıldı mı, yapıldıysa neden yapıldı?
Yine, sahada risk değerlendirme raporlarının alındığı, iş güvenliğiyle ilgili tüm önlemlerin alındığı söyleniyor. Geçmişte de bir topuk yapılmış, bir veya birkaç topuk yapılmış, bunlarla ilgili risk değerlendirme raporunda yer verdiniz mi? Veyahut da sahada karşınıza çıkan çatlaklara ilişkin risk değerlendirme raporlarında herhangi bir tespitiniz var mı ya da tespit öneri defterinde buna ilişkin iş güvenliği uzmanları tarafından yapılan tespitler ve şirket tarafından yapılan iyileştirmeler mevcut mu?
Sahada üretim baskısı olduğu yönünde bir iddia var. Üretim baskısı var mı? Çok fazla üretim yapmak için çalışanlara ciddi bir baskı olduğu yönünde iddia var.
Yine, işi “Reddetmeyen çalışan.” diyorsunuz “Çalışanlarımızın işi reddetme hakkı var ama reddetmiyor.” diyorsunuz. Yani tehlikeli bir ortam ortaya çıktığında, bir çatlak çıktığında veya tehlikeli riskli bir durum söz konusu olduğunda çalışan neden işi reddetmiyor?
Sahada çok sayıda alt işveren var, belki asıl işveren çalışanlarının sayısından fazla. Aslolan her zaman asıl işveren çalışanlarıyla üretim yapılmasıdır. Bir muvazaa tespiti yapıldı mı, bir muvazaa incelemesi yapıldı mı?
Yine sahada yüzde 70-80’lere varan eğim olduğu söyleniyor. Liç sahasının bazı bölgelerinde öyle yüzde 11, 12 değil, yüzde 70-80’lere varan eğimlerde liç sahası olarak kullanım yapıldığı iddia ediliyor. Yine -biraz önce söyledim- hedef baskısı var, hedef tutması için oksitli cevher bitmesine rağmen, killi cevherle besleme yapıldığı iddiası var. Killi cevherin geçirimsiz olması nedeniyle de solüsyonun tabana geçmediği ve şişme yaptığı ve belki de kazanın meydana gelmesinde önemli bir etken olduğu yönünde iddialar var.
Sahada yeteri kadar sismik ve radar ölçüm cihazı olmadığı iddia ediliyor. Yani öncelikle bu konuyu diğer milletvekili arkadaşlarımız da sordu. Kazadan önce kaç sismik ve radar ölçüm cihazınız vardı? Bunları kim değerlendiriyordu? Yani çok iyi bir cihazınız olabilir, 10 tane cihazınız olabilir ama o radar verilerini değerlendirebilecek yetkinlikte personeliniz var mı? Önceki yıllarda “topuk” adı verilen bir sistemle patlamayı engelleyici bir düzenleme yapılmış ve bununla ilgili olarak -biraz önce de söyledim- iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin bir değerlendirme yaptınız mı? Risk değerlendirme raporlarında bir revize yaptınız mı veya buna ilişkin bir risk görmediniz mi? Eğer bir risk görmediyseniz bu kazanın meydana gelmesinde gerekli denetleme ve düzenlemeleri yaptığınızı iddia edebilir misiniz?
Olaydan bir yıl önce patlamanın olduğu alanda solüsyon patlaması yaşandığı iddia ediliyor ve üç ay kapalı kaldığı iddiası var. Bu üç ay kapalı kaldığı dönemde iyileştirme yapıldı mı, yapıldıysa ne yapıldı, yapılmadıysa neden yapılmadı?
Bir can dünyaya bedel, yani buradaki hiçbir milletvekili arkadaşımız, hiçbir vatandaşımız bir can kaybına tahammül edemez. Şimdilik sorularım bunlar, teşekkür ediyorum.”